DENEYİMLER

TÜRKONFED Genel Kurulu

9 Mart 2024

Sayın Başkanlar, TÜRKONFED’in Saygıdeğer Üyeleri, Değerli Katılımcılar,

Hepinizi şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

TÜSİAD olarak, kuruluş sürecinden itibaren destek vermekten her zaman büyük memnuniyet duyduğumuz, TÜRKONFED’in 15. Genel Kurul’unda sizlerle birlikte olmaktan, büyük bir kıvanç duyuyorum. Ayrıca bu sene TÜRKONFED’in 20. yılını da kutluyoruz.

1971 yılında kurulan TÜSİAD’ın ortaya koyduğu misyon ve çalışma ilkelerinin iş dünyasında benimsenmesiyle başlamış olan SİAD hareketinin, yıllar içinde gerçekleştirmiş olduğu kurumsallaşma Türk iş dünyası adına çok önemli bir aşamayı temsil ediyor. TÜRKONFED’in bu aşamaya gelmesinde çok kişinin payı var.

Kurucu başkanlardan geçmiş dönem yönetim kurullarına, üyelerden ve genel sekreterliğe kadar, canla başla çalışan herkese katkıları için ne kadar teşekkür etsek azdır.

Değerli Katılımcılar,

Hepimizin yakından takip ettiği gibi, dünya ekonomisinde ve küresel güç mimarisinde önemli değişimler meydana geliyor.

Küresel çapta, ekonomide de, siyasette de önemli kırılganlıklar yaşıyoruz.

Dünya ekonomisinde şokların sayısında ve sıklığında sürekli bir tırmanış görüyoruz.

  • pandemiler,
  • finansal kriz, enerji krizi, gıda krizi,
  • düşük büyüme,
  • iklim krizi ve biyoçeşitlilik krizi,
  • olağanüstü hava olayları,
  • büyük afetler,
  • göç dalgaları,
  • terör olayları ve savaşlar,
  • toplumsal patlamalar gibi

bir dizi yıkımla karşılaştık. Muhtemelen benzeri şoklar, öngörülebilir gelecekte de yakamızı bırakmayacak.

Üstelik bu şoklar, dünya ekonomisinin parlak günlerinin mazide kaldığı bir döneme denk gelecek.

Dünya Bankası’nın son Küresel Ekonomik Perspektifler raporu, dünya ekonomisindeki yavaşlamayı ortaya koyuyor. 

Beş yıllık dönemler itibariyle bakıldığında dünyada büyüme 2020-24 döneminde son 25 yılın en düşük hızına gerilemiş durumda. 2024 ve 2025 için tahmin edilen büyüme hızı 1995 sonrası dönemin bir hayli altında.

Dünya ticareti de benzer bir seyir izliyor. 2010-2019 arasında %5’e yakın bir hızla büyümüş olan dünya ticareti, 2023’te neredeyse durdu. Bu sene ve gelecek sene için dünya ticaretine ilişkin tahminler iç açıcı değil. 

Küresel ekonomik koşullar olumsuz seyrederken, biz nasıl büyüyeceğiz, dış açığımızı nasıl daraltacağız, yatırımlar için finansmanı nasıl bulacağız?

Dünya ekonomisinde büyümenin düştüğü ve ticaretin yavaşladığı bir atmosferde makroekonomide öngörülebilirlik sağlamak ve TL’nin değerine istikrar getirmek gerekiyor. Enflasyonla mücadeleyi güçlendirmek önceliğimiz. 

Merkez Bankası’nın, yüksek enflasyonun kontrol altına alınması için başlattığı parasal sıkılaştırma sürecinin devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dış ticaret açığının iyileşme eğilimine girmesini de ekonomide dengelenme sürecinin bir göstergesi olarak görüyoruz.

Parasal sıkılaşmanın sürmesi, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğinin artması, dengelenme sürecinin devam etmesi ve mali disiplinin korunması durumunda enflasyonla mücadelede önemli bir mesafe alacağız. Enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesi için, para politikasının yanısıra, maliye politikasının ve yapısal politikaların da bu doğrultuda seferber edilmesi gerekecek.  Çünkü, üretim yapısı değişmeden, verimlilik artışı sağlanmadan, katma değer içeriği yükselmeden, yüksek teknolojili alanlara yönelip rekabetçiliği artırmadan, yatırım ortamını iyileştirmeden, fırsat eşitliği ve adil rekabet koşullarını sağlamadan para politikasıyla elde edilebilecek sonuçlar geçici oluyor.

Enflasyon ile mücadelede başarı ekonomik olarak gelişmiş bir ülke olma hedefimiz için de elzem.

Değerli Katılımcılar,

TÜSİAD’ın 50. yılı için hazırlamış olduğumuz Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa başlıklı raporumuzda hayalimizdeki Türkiye’yi ekonomik gelişmişliğe ilaveten

  • uluslararası alanda saygın, AB entegrasyonunu sağlamış,
  • toplumsal olarak eşitlikçi ve adil,
  • yeşil dönüşümü başarmış çevreci

bir Türkiye olarak tanımlamıştık. Bu hayalimizi gerçekleştirmek için, üç alana yoğunlaşılması gerektiğini söylemiştik:

  1. beşeri sermayemiz ve geleceğimiz olan insanımızın yetkinliklerini geliştirerek
  2. bilim, teknoloji ve inovasyona yatırım yaparak
  3. siyasal, ekonomik ve toplumsal ilerlemeyi mümkün kılacak kurumları ve kuralları içeren bir yönetişim modelini hayata geçirerek.

Bugünkü TÜRKONFED Genel Kurulu’nun “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Ana Rota Eğitim” teması ile gerçekleştiriliyor olması nedeniyle, bu listenin ilk sırasında yer alan yetkinlikler ve eğitim konusuna odaklanmak istiyorum.

Eğitim, bugün sadece gençlerin ve ebeveynlerin değil hepimizin en öncelikli meselesi.  Çünkü eğitim, ülkemizin ekonomik ve sosyal refahının itici gücü.

TÜSİAD olarak biz de uzun yıllardır insan kaynağımızın niteliğini belirleyen ana unsur olan eğitimin önemini, her fırsatta dile getiriyoruz ve bu konuda projeler yürütüyoruz.

Ülke olarak eğitim gibi etkileri uzun yıllara yayılan ve pek çok alana dokunan konularda politika yaparken, sadece bugünü değil, geleceğin ihtiyaçlarını da uzun soluklu olarak öngörebilmek gerekiyor.

Değerli Katılımcılar,

Sizlerin de yakından takip ettiği gibi, geleceğimizi, ikiz dönüşüm olarak adlandırılan dijital ve yeşil dönüşüm şekillendirecek. Ülkelerin rekabet gücünü bu dönüşümlere uyum kapasitesi belirleyecek.

Dijital dönüşümün dünya ekonomisine 2025 yılına kadar 100 trilyon dolar katma değer getirmesi bekleniyor.[1] Türkiye’de dijital dönüşümün sağladığı verimlilik artışının yaratabileceği potansiyel ekonomik katkının, 2030 yılında 269 milyar dolar mertebelerinde olabileceği hesaplanıyor. [2]

Ancak dijital dönüşümde ortaya çıkacak bu fırsatlardan yararlanmak; birçok alanda, ama en çok da eğitim alanında kapsamlı bir atılım ihtiyacını gerektiriyor. Çünkü teknolojik dönüşüm bazı ürünlerin ve mesleklerin zaman içinde piyasadan çekilirken yeni ürünlerin, yeni mesleklerin ve yeni işlerin ortaya çıkmasına neden olacak. Nitekim, böylesi bir süreçten geçiyoruz.

Dünya Ekonomi Forumu’nun “İşlerin Geleceği” raporuna göre 5 yıl gibi kısa bir sürede, küresel işgücü piyasasında, mesleklerde ve becerilerde büyük bir değişim yaşanacağı tahmin ediliyor. Bu rapora göre dijitalleşme sürecinde önümüzdeki beş yılda dünyada 83 milyon istihdamın ortadan kalkacağı, buna karşılık 69 milyon yeni istihdam yaratılacağı tahmin ediliyor.

Yeni meslekler, yeni beceriler gerektirecek. Yeni becerilerin kazanılması da eğitim sisteminde köklü reformların yapılmasını zorunlu kılacak.

Pek çok ülke eğitim sistemini çağa ayak uydurmak için reforma tabi tutuyor. Katma değer yaratan rekabetçi bir ekonomi olmak ve sıçrama yapmak için biz de, yapay zeka ve teknoloji çağında eğitim sistemimizi gözden geçirmeliyiz. Gençlerimize dijital çağın aradığı niteliklere sahip olmalarını sağlayacak iyi bir eğitim veremezsek, yeni teknolojik devrimi yakalayamayacak ve dolayısıyla geleceğin dünyasında hak ettiğimiz yeri alamayacağız.

Eğitim sistemimizde ve müfredatta yapılan değişiklikleri bu gözle yakından takip ediyoruz. Yapılan değişiklikler, her şeyden önce toplumun çeşitli kesimlerini ayrıştırmak yerine ulusal ve evrensel değerler etrafında birleştirmeli.  Eğitim, toplumun var olan sosyoekonomik farklılıklarını dengelemeyi sağlamalı.

Eğitim müfredatımızı çocuklarımıza 21. yüzyıl becerilerini kazandıracak şekilde güncellemeli ve tüm çocuklarımız için fırsat eşitliği sağlamalıyız. Eğitim politikalarımızı veriye dayalı reform anlayışıyla, hem ulusal hem de uluslararası verilerden yararlanarak belirlemeli ve etkisini doğru analiz edebilmeliyiz.  Teknik yetkinlikleri kuvvetli, bilişsel, sosyal ve dijital becerilere sahip, yabancı dile hâkim, analitik, yaratıcı ve eleştirel düşünebilen, disiplinler arası çalışabilen ve farklılıklara ve doğaya duyarlı bireyler yetiştirmeye odaklanmalıyız. Çünkü geleceğin toplumsal yaşamı ve çalışma hayatında bu becerilere sahip kişiler avantajlı olacak ve bunu başaran toplumlar rekabet gücünü koruyabilecek. Dünyadaki yaşıtları ile rekabet edebilmeleri için çocuklarımıza bu becerileri kazandırmamız gerekiyor.

Eğitim müfredatını yenilerken, laiklik ve bilimsellik ilkelerini temel almalıyız. 

Değerli Katılımcılar,

Şirketlerin enflasyondan sonra en fazla yakındıkları konuların başında nitelikli çalışana erişim sıkıntısı geliyor. Yeni teknolojilerin, yeni mesleklerin gerektirdiği beceriler, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de nitelikli çalışan bulma zorluğu yaratıyor. Teknolojik gelişmeler ve araştırmalar da çalışanların temel becerilerinin neredeyse yarısının değişmesi gerekeceğini ortaya koyuyor.

Bu açıdan çalışanlarımızın da yeniden eğitime tabi tutulması ve becerilerinin güncellenmesi ihtiyacını da hep gündemlerimizde tutmaya devam etmeliyiz. Eğitimi hayat boyu devam eden bir süreç olarak ele almalı ve kurumlarımızda bu sürece kaynak ayırmalıyız.

Fakat bir de yetişmiş nitelikli insanlarımızı elde tutamama sorunumuz var.

Eğitimli ve deneyimli insanlarımız her zamankinden yüksek bir hızda yurtdışına göç ediyor. Üniversite sıralarındaki gençlerimiz ise şimdiden mezun olduğunda yurtdışına yerleşme hayali kuruyor.

2023 yılında OECD ülkelerinde işsizlik oranı, kayıtların başladığı 2001 senesinden bu yana görülen en düşük seviyeye geriledi. İşsizliğin OECD ülkelerinde %4.8, Türkiye’de %8.8 olduğu, enflasyonun hayat standartlarını gerilettiği, gençlerin mutlu olmadığı bir ortamda beyin göçünü konuşmaya korkarım devam edeceğiz. 

Ülkemizin önündeki en önemli tehditlerden biri gençlerimizin geleceklerini ülkemizde değil yurt dışında aramaya başlamış olmalarıdır. Bu yüzden gençlerimize eğitimde fırsat eşitliği sağlayarak, eğitimin kalitesini ve getirisini yükselterek, yönetişimi güçlendirerek, ifade özgürlüğünü genişleterek, çevre koşullarını iyileştirerek, sosyal, sportif ve kültürel olanakları artırarak, geleceğe güvenle bakmalarını ve daha mutlu bir hayat sürmelerini sağlamalıyız.

Konuşmamın başlangıcında küresel çaptaki gerilimlere ve belirsizliklere atıf yapmıştım. İçinde bulunduğumuz bu hızlı değişim, dönüşüm ve belirsizlik çağında, ülkemizi, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, hak ettiği yerde görebilmemizin yolu yeniden çağdaş bir eğitim seferberliği başlatmaktan geçecektir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi bilimsel temellere dayalı, laik, özgür, eleştirel ve yaratıcı düşünceyi esas alan nitelikli bir eğitim sistemi ve eğitimde fırsat eşitliğini hedeflemeliyiz.

Değerli Katılımcılar,

Dün 8 Mart Dünya Kadınlar günüydü.

Eğitimde fırsat eşitliği de kadın-erkek eşitliği de insan hakları meselesidir.

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin önündeki tüm engellerin yıkılması, siyasette, iş dünyasında, toplumsal hayatta ve sivil toplumda kadınların eşit katılımının sağlanması, kadına yönelik erkek şiddetinin tavizsiz şekilde ortadan kaldırılması hem TÜSİAD’ın hem TÜRKONFED’in odaklandığı kalkınma vizyonunun temel bileşenidir. TÜRKONFED’de, Anadolu’nun her bölgesinden kadınlarımızın örgütlenerek ekonomik, toplumsal, sosyal hayata katılarak bölgelerindeki tüm kadınlara rol model olmalarını da çok kıymetli buluyorum. Kadın-erkek eşitliğini sağlamak için çalışmalarımıza devam edeceğiz. 

Bu düşüncelerle konuşmama son verirken, TÜRKONFED’in 20. yılını bir kez daha kutluyor TÜSİAD Yönetim Kurulu adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

© Orhan Turan 2022. Tüm Hakları Saklıdır.