4 Ekim 2023
Değerli Konuklar, Değerli Basın Mensupları,
TÜSİAD Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’de insan kaynağı yönetimi alanında kurulmuş ilk sivil toplum kuruluşu olan PERYÖN’ün 31. “İnsan Odağında Yönetim Kongresi”nde sizlerle birlikte olmaktan çok mutluyum. PERYÖN yarım asırdır, daha iyi bir çalışma hayatının oluşturulmasına liderlik eden çalışmalar yapıyor. Bu kongrenin de bu amaca hizmet etmesini diliyorum.
İnsan, bir “birey” olarak geliştikçe, içinde bulunduğu toplumun gelişmesinin de önünü açar. Bu nedenle tüm yönleriyle insana yatırım, tüm toplumların önceliği olmak durumunda.
TÜSİAD’ın 50. yılı olan 2021’de “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” raporumuzu kamuoyuyla paylaşmıştık. Gelişmiş, saygın, adil ve çevreci bir Türkiye’yi hedeflemeliyiz demiştik. Günümüzde refahın en önemli belirleyicisinin artık, maddi olmayan kaynaklar olduğunu vurgulamıştık. Bu maddi olmayan kaynakların biri bilim teknoloji, diğeri kapsayıcı ve güvenilir kurum ve kurallar. Üçüncüsü de “insani gelişme ve yetkinleşme”. Kısaca insan-bilim-kurumlar olarak özetlediğimiz bu üç unsurda eş zamanlı gelişme kaydetmeyi başarmalıyız.
Bu sene Cumhuriyetimizin 100. yılını kutluyoruz. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyetimizin kurucuları, bir ülkenin büyük bir atılım gerçekleştirmesinin temelinde bireylerin kendi potansiyellerini gerçekleştirmesinin önemini görmüşlerdi. Büyük bir eğitim seferberliği ile, bu yönde bireylerin önünü açmışlardı. Bize bırakılan bu mirası ve muasır medeniyet hedefimizi, ikinci yüzyılımızda da daha güçlü sahiplenmeli ve ileri taşımalıyız.
TÜSİAD olarak, 100. yılımız vesilesiyle, “Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılına Girerken” adlı projemizi başlattık. Bir süredir toplumun farklı kesimleri ile söyleşme toplantıları düzenliyoruz. İnanç, etnik kimlik, cinsiyet, toplumsal grup, sınıf farkı gözetmeden, cumhuriyetimizin ikinci yüz yılı için, Türkiye hayalimizi konuşuyoruz.
Cumhuriyeti ve demokrasiyi birlikte nasıl güçlendireceğiz?
Refahı artırırken bölüşümü daha adil nasıl yaparız?
Çevreyi koruyan bir kalkınma nasıl olmalı?
Küresel dönüşümlerde ulusal stratejimizi nasıl konumlandıracağız?
Bu sorulara cevap aradığımız toplantılar, farklı kesimlerin birbiriyle konuşabilmesinin, diyalog kurabilmesinin mümkün olduğunu gösteriyor. Bu kongrenin temasında olduğu gibi, “Yüz yüze insan” çok kıymetli bir sinerji yaratabiliyor. Çalıştaylarımızın çıktılarını Aralık ayında paylaşmayı planlıyoruz.
Değerli Konuklar,
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına nasıl bir ekonomi ile giriyoruz? Büyüme rakamları bize gösteriyor ki ekonomimiz temelde tüketim ile büyüyor. Büyüme kompozisyonunun hem ihracat, hem de yatırım lehine değişmesi ve daha sağlıklı bir zemine oturması lazım. Bunun için de finansman koşullarının sağlıklı ve öngörülebilir bir zemine oturması gerekiyor. Tüm bunların olabilmesi için en önce enflasyonu kontrol altına almamız lazım. Ardından ülke para birimi sağlıklı bir patikaya oturmalı. Verimlilik artışı sağlamamız ve yüksek katma değerli üretim süreçlerine geçmemiz lazım. Bu sürecin temeli de nitelikli insan kaynağı, eğitim reformu, teknolojiye dayalı büyümeye kadar gidiyor. Üretim sürecimizi bu çerçevede şekillendirmeliyiz.
Orta sınıfın ekonomiden aldığı pay son yıllarda düşüyor. Gelir dağılımı 10 yıl öncesine kıyasla daha bozulmuş durumda. Gelir dağılımının daha da bozulduğu süreçlerde ekonominin toplamında fayda sağlamak da mümkün olmaz. Verimlilik artışı, kalkınma gibi uzun vadeli konulardan da uzaklaşma riski doğar. Bunun çalışma barışı açısından etkilerini de maalesef hepimiz -özellikle de bu salonda bulunanlar olarak- gözlemliyoruz. Enflasyonla kararlı mücadele bu açıdan da önemli.
Değerli Konuklar,
Bugün dijital dönüşüm ve yeşil ekonomi odağıyla tüm dünyada yaşanan önemli değişimleri yakından takip ediyoruz. Demografik yapıdaki değişimler de, etkileri ile tüm ekonomileri yakından ilgilendiriyor. Ve tabii ki teknolojinin gelişimi ile yaşanan dönüşümü pek çok alanda, sektörde, meslekte ve toplumsal hayatta her geçen gün daha çok hissediyoruz.
Rekabetin temelinde insan kaynağı var. Bir işi yapmak için öncelikle bir fikir-vizyon, sonra finansman ve sonra insan kaynağı geldiğine dair bir anlayış vardır. Ben insan kaynağını birinci sıraya koyuyorum. Çünkü, insan kaynağı ile vizyon da finansman da sağlanıyor. Yani tüm bu dönüşüm sürecinin en önemli öznesi “insan”. Peki geleceğin dünyasında insanı neler bekliyor?
Önceliğimiz, toplumun tüm kesimlerini kapsayarak ve kimseyi geride bırakmadan, insana yakışır işleri odağa alan bir yaklaşımla bu dönüşüm sürecini yönetebilmek olmalı.
Değerli Konuklar,
Ülkemizin pek çok kentinde, her sektörden iş insanları ile bir araya geldiğimde, finansmana erişim ve nitelikli insan kaynağı en çok üzerinde durulan konular olarak öne çıkıyor.
Değerli Konuklar,
Geleceğin dünyasına en önemli yatırım, “eğitim”. Eğitimde bugün atılacak adımların etkilerini ancak 15-20 yıl sonra görebileceğiz. Bu yüzden kaybedecek zamanımız yok. Biliyoruz ki bireylerine nitelikli eğitim sunabilen ülkeler, küresel rekabette ve toplumsal kalkınmada en ileri seviyede. Bu alanda veriye dayalı reformlara ve bütüncül politikalara ihtiyacımız var. Okul öncesinden üniversiteye kadar, herkes için erişilebilir, nitelikli ve kapsayıcı eğitim politikalarını hızla hayata geçirmeliyiz.
Gençlerimizi “çok yönlü” olarak geleceğe hazırlamalıyız. Eğitim müfredatımızın çağımızın gerektirdiği beceri ve yetkinlikleri kazandıracak şekilde yeniden düzenlenmesi şart.
21. yüzyılın gerektirdiği bilişsel, sosyal ve dijital becerilere sahip, yabancı dile hâkim, teknik yetkinlikleri kuvvetli, farklılıklara ve doğaya duyarlı bireyler yetiştirmeye odaklanmalıyız. Küresel bir dünyada yerel ve küresel meselelerle birlikte baş edebilmeyi öğretmeliyiz. Bugün ülke olarak önümüze koyduğumuz hedefleri gerçekleştirmeye uygun bir eğitim politika ve müfredatımız olması en kritik konumuz.
Değerli Konuklar,
Eğitimi sadece okul hayatı ile sınırlamak artık doğru bir yaklaşım değil. Sadece diploma ya da sertifika sahibi olmanın yeterli olmadığını biliyoruz. Üniversitede öğrenilen beceriler dahi 2-3 sene içerisinde geçerliliğini yitiriyor ya da güncellenmeye ihtiyaç duyuyor. Bilgiyi ve becerileri güncel tutmanın, uygulamaya geçirerek ve deneyerek öğrenmenin giderek önemli olduğunu görüyoruz.
İşlerin dönüşümünde kimi meslekler ortadan kalkarken, yepyeni meslekler ortaya çıkıyor. Farklı yetkinlikler kazanarak yeni alanlarda uzmanlaşmak Artık peş peşe gelen ya da iç içe geçen 2-3 kariyerden bahsetmek mümkün. Bu nedenle, yaşam boyu öğrenme anlayışını hem bireyler, hem de şirketler olarak benimsememiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz her ortam artık bir öğrenme ortamı. Ülkemizde bunu destekleyecek şekilde özel sektörün de içinde yer aldığı mentorluk programları, girişimcilik yarışmaları, öğrenme ortamı ve içerikleri giderek artıyor. Bu imkanların yaygınlaşması için kamu-akademi-sektör dernekleri ve özel sektör olarak yeni iş birlikleri ve finansman modellerini birlikte düşünmek çok önemli.
Burada uzun yıllardır sivil toplum kuruluşlarında görev alan biri olarak belirtmek isterim. Sivil toplum kuruluşları da birey olarak topluma katkı sağlama imkanının yanında yaşam boyu öğrenme sürecine de çok önemli katkı sağlayan platformlardır. STK’ların kişisel gelişimine katkıları yadsınamaz.*
Değerli Konuklar,
Bir şirketin iyi performans gösterebilmesi için, doğru teknoloji, doğru finansman ve doğru insan kaynağını bir araya getirmesi gerekiyor. Artık kapsamlı ve kapsayıcı bir insan kaynağı stratejisi, şirketlerin rekabet gücünü korumak açısından finans, üretim ya da pazarlama stratejileri kadar önemli bir konumda.
İş dünyasının değişen dinamikleri ve toplumsal değişimler, hem işverenlerin hem de çalışanların değişen ihtiyaçlarını ve beklentilerini yansıtacak şekilde işveren-çalışan akitlerinde de değişikliklere neden oluyor. Uzaktan çalışma başta olmak üzere, mekan ve süre olarak daha esnek çalışma koşulları, maaş ve yan haklar, kariyer gelişimi ve eğitim fırsatları gibi imkanlar giderek daha çok talep ediliyor, karşılıklı konuşuluyor ve uygulamaya konuluyor.
Çevik çalışma modellerinin yaygınlaşmasıyla, ekip çalışmasının önem kazandığını, şirket içi hiyerarşilerin ortadan kalktığını, farklı disiplinlerden gelen takımların bir arada çalıştığını artık yakından deneyimliyoruz. Bu değişimlerle beraber her insan kaynağı yöneticisi, bir takım lideri gibi düşünmek zorundayken, her takım lideri de bir insan kaynağı yöneticisi gibi düşünmek durumunda.*
İşe alım, yerleştirme, eğitim ve yetenek geliştirme stratejilerinin yanında, mevcut yeteneği elde tutmak da bir o kadar önemli konulardan biri. Çalışanların performansının yanında çalışanların iş tatminini ve memnuniyetini ölçebilmek ve geliştirebilmek, özellikle çalışma koşullarının hızla dönüştüğü günümüzde giderek daha çok konuştuğumuz konular arasında.
Çalışanlarına amaç, değer ve kurum kültürünü bir arada sunabilen şirketler çalışan bağlılığını artırarak yetenekleri muhafaza edebiliyor. Bir amaç doğrultusunda faaliyet gösteren ve çalışanlarını bu vizyona entegre edebilen şirketlerin, daha güçlü finansal performansa, artan çalışan bağlılığına ve daha yüksek müşteri güvenine yol açabilecek, uzun vadeli değer yaratma olasılığı daha yüksek.
Çalışanların yaratıcı fikirlerini ortaya çıkarmalarını destekleyen, motivasyonlarını artıran, aynı zamanda yenilikçi uygulamalarla şirketlere rekabet avantajı sunan kurumiçi girişimcilik anlayışı da giderek önem kazanıyor.*
Kadın yetenekleri çekmek, iş-yaşam dengesini sağlayacak imkanlar sunmak, erkeklerle eşit fırsatlarla karar alıcı pozisyonlara getirmek daha çok şirketin önceliği haline geliyor.
Z-kuşağı da hızla çalışma yaşamına katılırken, şirketler de bu neslin dinamiklerine ayak uydurmaya çalışıyor. Teknolojiyle birlikte sınırların ortadan kalktığı bir evrene doğan Z kuşağı özgürlüğüne düşkün, hiyerarşiden hoşlanmıyor, genel olarak sabırsız. İş yerindeki memnuniyetini ve motivasyonunu maddiyattan önde tutuyor, yer alacağı işlerin daha eğlenceli olmasını istiyor. Bir araştırmaya göre Z-kuşağının çalışma hayatından beklentisi; mental sağlık, kapsayıcılık ve esnekliğin gözetilmesi. Bu yöndeki şirket uygulamalarının giderek yaygınlaşması bekleniyor. Aynı zamanda gençler çok yaratıcı ve cesurlar. Hem şirketlerin hem de çalışma hayatının dinamizm ve dönüşümüne etkileri de önemli. *Ters Mentor
Dolayısıyla yöneticiler olarak, farklı yaş gruplarını, cinsiyetleri ve pek çok farklılığı birlikte düşünmek ve ihtiyaçları anlamak durumundayız. Geleneksel ve yenilikçi yaklaşımları harmanlayarak çalışanlarına sunabilen şirketler, rakiplerine fark atabiliyor. Artık pek çok şirkette, insan kaynakları denildiğinde kapsayıcılık, çeşitlilik, kültür ve yetenek kavramları da beraberinde kullanılıyor.
Değerli Dinleyiciler,
Toplumsal, ekonomik gelişmeler ve dönüşümler ışığında, şirketlerin insana yatırım yapan, yetenek dönüşümüne yön veren, ihtiyaçları anlayan ve çözüm yaratan yüzü olarak sizlere çok önemli roller düşüyor. Bu konuda elbette şirketlerin tepe yönetimleri de sizlerle uyum içinde harekete geçmeli. Tepe yönetimden başlayarak tüm yönetim kademelerinde insan kaynakları stratejisinin anlaşılması, stratejiyi geliştirmek için kafa yorulması ve katkı sunulması da başarılı bir şirket politikası için bir o kadar önemli. İcra ve yönetim kurullarının, insan kaynaklarına yönelik her stratejik kararı da bir yatırım stratejisi gibi aynı dikkatle ele alması ve uygulaması gerekiyor.
Ben de bugün burada sizlerle bir arada olma ve deneyimlerimizi paylaşma şansı bulduğum için çok mutluyum.
Sözlerimi sonlandırırken, hepimiz için çok öğretici ve verimli bir Kongre olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.