17 Aralık 2024
Değerli Katılımcılar, Saygıdeğer Basın Mensupları,
Sizleri şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde, son yıllarda e-ticaret hızla büyüyor. Bu hızlı büyüme ve Covid-19 pandemisinin de etkisiyle değişen tüketici alışkanlıkları, lojistik sektöründe önemli değişimlere ve yeniliklere yol açıyor. Özellikle son yıllarda gelişen teknolojiler ve küresel ticaret, ülkemizi de bir dönüşüme zorluyor.
Bu dönüşüm, aynı zamanda büyük bir potansiyel de sunuyor. Türkiye’nin stratejik konumuyla birlikte, uluslararası lojistik merkezi haline gelmesi mümkün. Bunun için de en önemli adımlardan biri, intermodal taşımacılığın güçlendirilmesi. Yani, kara, deniz, demir ve hava taşımacılığının entegre bir şekilde çalıştığı bir sistem. Kamu politika belgelerinde de yer alan, bu hedefe yönelik yapılacak altyapı yatırımları ve mevzuat düzenlemelerinin önceliklendirilmesi, Türkiye’yi lojistikte önemli bir oyuncu yapabilir.
Bununla birlikte, sektördeki verimliliği artırmak, rekabet avantajı sağlamak için dijitalleşme ve akıllı lojistik uygulamaları devreye giriyor. Bugün dünyada lojistik sektöründe dijitalleşme, süreçlerin hızlanmasını, maliyetlerin düşmesini sağlıyor. Örneğin, dijital platformlar sayesinde depo yönetiminden, tedarik zinciri takibine kadar, her şey daha şeffaf ve verimli hale geliyor. Türkiye’de de bu tür teknolojilere yapılan yatırımlar hızla artıyor. Sadece 2023’te ülkemizdeki e-ticaret hacmi bir önceki yıla göre, %115,15 artarak 1,85 trilyon Türk lirasına ulaştı ve bu büyüme hızla devam ediyor.
Aynı dönemde işlem sayısı da bir önceki yıla göre, %22,25 artarak 5.87 milyar adede yükselmiştir. Bu da lojistik sektörünü, özellikle hızlı teslimat ve altyapı anlamında yepyeni bir döneme taşıyor. Ülkemizin genç ve dinamik nüfusu, yüksek internet erişimi ve coğrafi avantajları, e-ticaret ekosistemimizi hızla geliştiriyor. Peki, bu büyüme Türkiye’de lojistiği nasıl etkiliyor?
Değerli Konuklar,
Bugün paylaşacağımız raporumuzda da yer alan önemli hususlardan biri, depolama ve envanter yönetimi.
Nilgün hanımın da konuşmasında bahsettiği gibi, e-ticaretin hızla büyümesiyle birlikte, Türkiye’deki ve özellikle İstanbul ve çevre bölgelerindeki depo alanlarına olan talep oldukça arttı. Bu depolama alanlarının verimli kullanımı, envanter yönetimi ve sipariş hızının artırılması, sektörün başarısı için kritik hale gelmiş durumda.
Hız ve verimlilik için teknolojinin rolü tartışılmaz. Türkiye’deki lojistik firmalarının birçoğu depo ve sevkiyat yönetiminde dijitalleşme ve otomasyon teknolojilerinden faydalanıyor. Bu, hem maliyetleri düşürmeye, hem de müşteri memnuniyetini artırmaya yönelik çok gerekli bir adım.
Günümüzde firmalar, tedarik zincirinde talep tahminleri, depo ve stok yönetimi gibi birçok alanda da akıllı sistemler kullanarak, daha hızlı ve verimli süreçler yönetebiliyor.
Sektör için elbette önem taşıyan bir diğer husus da, müşteri davranışları. Dijital kanallardan yapılan işlem sayısı ve işlem hacminin satış kanallarına göre dağılımına bakıldığında, mobil uygulamalardan yapılan alışverişler öne çıkıyor. 2023 verilerine göre, mobil uygulamalar işlem sayısı bakımından %91; işlem tutarı bakımından ise %80 oranında kullanıldı. Bu durum, lojistik sağlayıcılarının, mobil uygulama ve teknoloji entegrasyonlarına daha fazla yatırım yapması hususuna dikkat çekiyor. Çünkü artık tüketiciler, ağırlıkla telefonları ve tabletleri üzerinden de alışveriş yapıyor, teslimat sürecini takip etmek istiyorlar.
Dikkat çekmek istediğim bir diğer husus ise, Türkiye’de sürdürülebilir lojistik çözümleri. Bu konu oldukça önemli bir gündem maddesi haline gelmiş durumda. Hem çevresel, hem de toplumsal etkiler göz önünde bulundurularak, e-ticaret firmaları ve lojistik şirketleri daha yeşil çözümler benimsemeli. Özellikle, teslimat süreçlerinde, karbon salınımını azaltmak amacıyla elektrikli araçlar ve çevre dostu paketleme malzemeleri kullanımı gibi çözümler popülerleşme eğiliminde. Ayrıca, tüketici beklentilerinin de değişmesiyle, sürdürülebilirlik konusuna duyarlı markalar daha fazla tercih edilmekte. E-ticaret firmaları, lojistik firmaları ile birlikte, tedarik zincirlerini optimize etmek, enerji verimliliğini artırmak ve atık yönetimini iyileştirmek için, çeşitli stratejiler geliştirirken, çevre dostu üretim ve dağıtım yöntemleriyle karbon ayak izlerini azaltmayı hedeflemelidir.
Bu dönüşüm, sadece çevresel faydalar sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda markaların rekabet gücünü artıran ve uzun vadeli müşteri sadakati oluşturan bir strateji haline gelmekte.
Birazdan paylaşacağımız ve PwC tarafından hazırlanan rapor çalışması, perakende e-ticaret pazarındaki fırsatları ve büyüme tahminleri, Türkiye’deki depolama operasyonlarının mevcut durum analizi ve ilgili gelişim alanları ve e-ihracat pazarının genel görünümünü incelemektedir. Raporda üç ana başlık altında mevcut durum değerlendirmeleri ve sorun tespiti yapılmış ve operasyonel anlamda uzun vadeli etkiye sahip sürdürülebilir politika önerileri ortaya koyulmuştur.
Konuşmama son verirken, “E-ticaret Lojistiğinde Sorunlar ve Politika Önerileri” başlıklı rapor çalışmasını hazırlayan PwC ekibine, Ulaştırma ve Lojistik Çalışma Grubu Başkanımız Nilgün Keleş ve Çalışma Grubu Üyelerine, bugün toplantımıza konuşmacı olarak katılan, değerli panelistlerimize ve siz değerli katılımcılara çok teşekkür ediyorum.