5 Temmuz 2025
Sayın Rektörümüz, Kıymetli Hocalarımız, Değerli Veliler ve Sevgili Gençler,
Hepinizi, en içten duygularımla, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada, hayatınızın unutulmaz duraklarından birinde, mezuniyetinizde sizlerle olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Hepinizi tek tek tebrik ediyorum.
Bugün yalnızca bir eğitim yolculuğunu tamamlamıyorsunuz. Aynı zamanda bir hayalin, bir emek sürecinin ve büyük bir inancın, meyvesini topluyorsunuz.

Bundan sonra herkes, size bir şeyler söyleyecek.
Aileniz, dostlarınız, toplum…
Ama unutmayın:
Hayat sizin hayatınız.
Yolunuzu siz seçecek, hikâyenizi siz yazacaksınız.
Başkalarının beklentileri değil, kendi hayallerinizin peşinden koşun.
Başkalarının doğruları değil, kendi vicdanınızın, sesini takip edin.
Ve ne yaparsanız yapın:
İyi insan olun.
Bilginizle, emeğinizle, yüreğinizle insanlara ve dünyaya değer katın.
Ve fırsatınız olduğunda, karşılıksız iyilik yapın. Çünkü gerçek dönüşüm, bazen bir teşekkür bile beklemeden, atılan küçük bir adımla başlar.
Bunun dışındaki tüm başarılar, geçici birer madalyadır.
Değerli genç dostlarım,
Benim de üniversite yıllarımda önümde sayısız yol vardı, ama haritam yoktu.
İstanbul’un sokaklarında sırt çantamda kitaplarla dolaşırdım.
Ders çalışırdım, ama daha çok hayal kurardım.
Ve mücadele ederdim.
O yıllarda kendime sık sık şunu sorardım:
“Ben kim olacağım?”
“Hayatın neresinde duracağım?”
Ben 1960 yılında Elazığ’ın Keban ilçesine bağlı, Bayındır Köyü’nde, üç çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldim. 1-2-3’ü köyde okudum. 10 yaşındayken ailemle birlikte İstanbul’a taşındık. İlk ve orta öğrenimimi Piri Reis İlköğretim Okulu’nda, lise eğitimimi Atatürk Erkek Lisesi’nde tamamladım. Gençliğim İstanbul’un tarihi semtleri Kasımpaşa, Beyoğlu, Dolapdere ve Kurtuluş’ta geçti. Annemin okuma yazması yoktu, babam ticaretle uğraşıyordu.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okuyan iki ağabeyimin aksine, mühendisliğe ilgi duydum. Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden, 1981 yılında mezun oldum. Ardından 1982’de Marmara Üniversitesi’nde MBA (İşletme Yönetimi) programını tamamladım.
Ben bir Cumhuriyet çocuğuyum. Eğitim hayatım boyunca, devlet okullarında okudum. Cumhuriyetin sağladığı eğitim eşitliğinden faydalanarak, bugünlere geldim. Toplum ve devlet beni buraya getirdiyse, ben de toplum ve devlete borcumu geri ödemeye çalışıyorum.
Bir süre farklı iş kollarında çalıştıktan sonra, askerlik görevimi asteğmen rütbesiyle kontrol mühendisi olarak tamamladım. Askerlik dönüşünde üniversiteden arkadaşlarımın kurduğu bir inşaat taahhüt firmasında çalışmaya başladım ve ortak oldum.
Bu, kariyerimin ilk dönüm noktasıydı. 1985 yılında ise yalıtıma odaklanarak ODE Yalıtım’ın temelini attım.
Kırk yıl önce küçük bir girişim olarak başladığımız bu yolculuk, tamamı %100 Türk sermayeli olan ve bugün 6 kıtada 80’in üzerinde ülkeye ihracat yapan, üst üste 3 yıl Türkiye’nin yalıtım malzemeleri ihracat şampiyonu olan, küresel bir şirkete dönüştü. Bu başarının sırrı, dönüşümü bir zorunluluk değil, bir kültür olarak benimsememizdi.
Geçmişin anlamını kaybetmeden, geleceği inşa etmeye inandık. Kurumsallığı, aile şirketi olmakla çelişen değil, onu sürdürülebilir kılan bir anlayışla ele aldık.
ODE’nin başarısında en büyük etkenlerden biri de, hiç bitmeyen öğrenme açlığımdı. Hâlâ öğrenmekten vazgeçmedim. Öğrenmenin, gelişmenin ve dönüşmenin yaşı yok.
Bu süreçte öğrendiğim en önemli şeylerden biri de şu oldu: Bilgi, tecrübe ve zenginlik paylaştıkça çoğalır.
Ama şunu da unutmamak gerek: Başarı sadece iş hayatında değil; ailede, dostlukta, hayatla ve insanlarla kurulan dengeli ilişkilerde anlam kazanır. Çünkü insan yalnızca yaptığı işle değil, değer verdiği insanlarla kurduğu bağlarla ve yaşamla kurduğu ilişkiyle bütünleşir.
Bu noktada, iletişim becerileri büyük önem taşır. Liderlik yalnızca yön vermek değil; dinleyebilmek, anlayabilmek, empati kurabilmek ve kalplere dokunabilmektir.
Gerçek liderliğin gücü, insanlarla kurulan samimi ve güvene dayalı ilişkilerde yatar. Kalıcı başarıyı yalnızca işle tanımlamak eksik kalır; çünkü aileyle kurulan bağlar, dostlukların verdiği güç ve insanın kendini besleyebildiği hobiler, ruhu dengede tutan ve hayatı anlamlı kılan unsurlardır.
Ben de bu dengeyi gözeterek, iş hayatının yoğun temposuna rağmen sevdiklerimle vakit geçirmeye, kendime alan açmaya ve yaşamdan keyif almaya her zaman özen gösterdim.
Sizler de kendi yolunuzu çizerken;
• Hayal kurun,
• Risk almaktan korkmayın,
• Mücadeleden çekinmeyin,
• Vazgeçmeyin.
• Konfor alanınızdan çıkın, değişime açık olun.
• Ve sevgiyi, bilgiyi, konforu paylaşmaktan hiç çekinmeyin.
Çünkü toplumun umuda ihtiyacı var.
Ve bu umudu ancak sizler taşıyabilirsiniz.
Sevgili gençler,
Bugün dünya sizin için her zamankinden daha hızlı dönüyor.
Yapay zekâdan biyoteknolojiye, yeşil dönüşümden uzay araştırmalarına kadar yeni ufuklar açılıyor.
Günümüz iş dünyasında yapay zekâ, rekabetin ve dijital dönüşümün merkezinde.
TÜSİAD olarak, özel sektörün bu dönüşümde güçlü bir rol üstlenmesini önemsiyoruz. Bu amaçla MEF Üniversitesi iş birliğiyle “İşte Yapay Zekâ” programını hayata geçirdik.
İş dünyası için ufuk açıcı olacağına inandığımız bu çalışmaya katkıları için MEF Üniversitesi’nde emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Önümüzdeki 5yıl içinde, dünyada 170 milyon yeni iş doğacağı öngörülüyor.
Ama sadece iş sayısı değil, işlerin doğası da değişiyor.
Bu çağın liderleri, bilgiyi katma değere dönüştürebilen bireyler olacak.
Dünya artık, sadece bilgi sahiplerini değil; bilgiyi anlamlandıranları, paylaşanları, geliştirenleri arıyor.
Bu yüzden sizi sürekli dönüşmeye, öğrenmeye, uyumlanmaya davet ediyorum.
Bir mesleğiniz olacak, evet.
Ama o mesleği, her yıl yeniden icat etmeniz gerekebilir.
Değerli veliler, saygıdeğer hocalarımız ve kıymetli Rektörüm,
Bugün burada geleceğe umutla bakan gençler varsa, bu onların olduğu kadar sizlerin de başarısıdır.
Sizlerin rehberliğinde, Türkiye’nin genç potansiyelini gerçeğe dönüştürme şansımız var.
Bu yüzden ben ve arkadaşlarım, TÜSİAD’da görev yaptığımız süre boyunca, hep eğitimi öncelikli alan olarak gördük. Çünkü, yaşam boyu eğitimin, bir ülkenin kalkınmasında vazgeçilmez olduğuna inanıyoruz.
Geçtiğimiz yıl, Sayın Milli Eğitim Bakanımızla birlikte “Eğitimi Birlikte Düşünmek” başlıklı konferansımızı gerçekleştirdik.
Eğitim Reformu Girişimi ile yürüttüğümüz çalışmalar, PISA sonuçlarını temel alan değerlendirmeler ve gençlik projeleriyle, eğitimin geleceğine dair yol haritaları hazırladık.
Çünkü biz biliyoruz:
Eğitime yapılan yatırım, geleceğe yapılan yatırımdır.
Ve bu ülkede doğmuş her çocuk, hayal kurma ve potansiyelini gerçekleştirme hakkına sahiptir.
Hayatım boyunca sadece iş dünyasında değil, topluma katkı sunabileceğim alanlarda da, aktif olmaya özen gösterdim. Bulunduğum her ortamda yalnızca var olmakla yetinmeyip, o yapıya değer katmayı, bulunduğum yeri geliştirmeyi sorumluluğum bildim. 32 yıldır sivil toplum kuruluşlarının içindeyim. 10 farklı STK’da yönetim kurulu üyeliği, 4 STK’da başkanlık yaptım. 3 derneğin kuruculuğunda, 1 derneğin yeniden yapılanma sürecinde aktif rol aldım. Sivil toplumda olmak; toplumla bağ kurmanın, değer üretmenin, kişisel gelişimin ve network’un, en etkili yollarından biri. Bu deneyimlerin beni, hem iş, hem de insan olarak daha çok geliştirdiğine inanıyorum.
Sevgili gençler,
Hayat bazen, rüzgâra karşı yürümek gibidir.
Bazen bir adım ileri, bazen bir adım geri…
Ama asıl mesele, dengede kalmak ve yeniden ayağa kalkmaktır.
Ben bu dengeyi ilk defa, halk oyunları oynarken öğrendim.
Bir adım ileri, bir adım geri… Ama birlikte, ritimde, güvenle…
Hayat da böyledir.
Yalnız olmadığınızı, birbirinizle ahenk içinde yürüdüğünüzde, her şeyin daha kolay olduğunu göreceksiniz.
Ve şunu da biliyorum:
Bugün burada diplomanızı alırken, bir yandan da içinizde
“Geleceğim ne olacak?” sorusu dolaşıyor.
Bazen gökyüzüne bakıyorsunuz, bazen derste hayallere dalıyorsunuz.
Bazen evde annenizin yüzüne, kardeşinizin gözlerine baktığınızda, bir şeyler size yaşamdaki çelişkileri hatırlatıyor.
İşte o anlarda, aklınıza şunu getirin:
Endişeniz sizin suçunuz değil; aksine sorumluluk aldığınızın, düşündüğünüzün, yolunuzu ciddiyetle aradığınızın göstergesidir.
Sizlerin düşünmesi, sorgulaması, hayal kurması bu toplum için bir risk değil, en büyük fırsattır.
Gelecek: düşünen, öğrenen, paylaşan ve inşa eden insanların ellerindedir.
Son olarak:
Hayallerinizi ertelemeyin.
Sözünüzü esirgemeyin.
Yüreğinizi küçük hesaplara hapsetmeyin.
Bu ülke, hayal kurmaktan vazgeçmeyenlerin omuzlarında yükselecek.
Ve unutmayın:
Gökyüzüne her baktığınızda, o sonsuzlukta kendi yolunuzu çizecek güce sahip olduğunuzu hatırlayın.
Mustafa Kemal Atatürk der ki:
“Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu kaybetmedim.”
Siz de kaybetmeyin.
Çünkü bu ülkenin ihtiyacı olan kıvılcım, sizlerin içinde.
Ve bir gün o kıvılcım, yolunuzu da başkalarının yolunu da aydınlatacak.
Başarılarınız bol, yolunuz açık, gökyüzünüz sonsuz olsun.
Konuşmamı bitirirken değinmek istediğim son şey ise;
Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Muhammed Şahin’e, kıymetli hocalarımıza, değerli velilerimize ve sevgili gençlerimize en içten teşekkürlerimi sunuyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.